Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Truva........

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin



Truva........ Empty
MesajKonu: Truva........   Truva........ Icon_minitimeC.tesi Mart 28, 2009 4:24 am

GEZİYORUM
Efsaneleri ile ünlü Kazdağı.
İlk güzellik yarışması burada yapılmış. İlk Güzellik kraliçesi Afrodit burada seçilmiş.
Efsanevi Kazdağı'nın dili olsa da konuşsa. Kim bilir kaç savaş yapıldı eteklerinde. Nice medeniyetler yaşadı. Yerlilerin anlata anlata bitiremedikleri hikayeleri ile Evciler Köyü, tadına zor rastlanır meyveler, yöresel tatlar ve de alabalıklar. Yalnız burada yetişen "Kazdağı Köknarı".
Tarih, doğa ve lezzet içerikli bu geziyi uzun süre unutamayacaksınız...

Zirvesi karlarla kaplı Bin Pınarlı Kazdağı (İda Dağı). Efsaneye göre dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı ve ilahi güzelliğin sembolü Afrodit'in seçildiği yer. Kazılardan elde edilen bilgilere göre bir çok Truva savaşına mekan olmuş. Topraklarının altında gün ışığına çıkmamış neler, ne sırlar gizli. Dağın eteklerine kurulu Evciler Köyünün sıcakkanlı, konuşkan yerlileri size civarın özelliklerini bir bir anlatıyorlar. Onlara sorarsanız Çanakkale, Balıkesir yolu üzerinden ulaşılan Kazdağı'nın eteklerinde gördüğünüz tüysüz şeftali, üzüm, kiraz, elma ve kestanenin tadını başka hiç bir yerde bulamazsınız.
Doğa'nın farklı güzelliği, hava ve suyun ürünlere etkisi olduğu muhakkak. Yörede yetiştirilen hayvanların sütleriyle yapılan, Ezine'nin keserken dağılmayan, tam yağlı beyaz peynirleri de başta İstanbul olmak üzere piyasanın aranılan lezzetleri arasında yer alıyor. Yörede 20 den fazla mandıra bulunuyor.
Tüysüz şeftali üretimi ile ünlenen Evciler Köyü hakkında bir dip not daha düşmek gerekirse Bayramiç ilçesine bağlı olan köy, Türkiye'nin en çok içki tüketilen yerleri arasında geliyor.!
Truva'ya geçmeden önce suların coşarak aktığı Kazdağı Milli Parkına yol alıyoruz. Burası fauna ve florasıyla bir doğa cenneti. Ziyaretçiler yoğun kuş ve su sesi ile doğayı, cenneti doyasıya yaşıyorlar.

Cennet gibi
Milli Park gökyüzünü göremeyeceğiniz kadar sık ağaçlar arasında zirveden eriyerek akan kar sularıyla delicesine coşan şelalenin kenarında. Gerçek bir cennet dedirten güzellikteki doğa sığınağının bir bölümü taraçalar üzerinde, diğer bölüm ise kanyon oluşturan kayaların müsaade ettiği boşluklarına kurulan piknik masaları üzerinde yaşanıyor.
Günübirlik piknik yapılabilen, çam, çınar kestane ve Türkiye'de sadece bu yörede yetişen Kazdağı Köknarlarının arasında ki yolda ilerleyenler bir süre sonra çağıl çağıl akan bir dere ile karşılaşıyorlar. Dere üzerindeki köprüyü geçince solunuzda alabalık tesisleri, sağınızda alabalık restoranı bulunuyor.Yoğunlaşarak duyulmaya başlayan su sesi sizi masa seçmekte kararsız bırakacak kadar etkileyici mesire yerine çekiyor. Manzarayı yukardan, suyun akış yönünde başlangıcını görmek için girişin sağındaki mağara yolunu takip etmek gerekiyor. Önceki yıllarda kuraklık nedeniyle 4 yıl kadar süre suyun gelmediğini belirten yöre sakinleri suyun bollaşması nedeniyle tekrar eski günlerdeki su debisine kavuşmuşlar. Dört gözlü mağaranın bir ucunun Edremit'e kadar ulaştığı yine anlatılanlar arasında. Köy gençleri suyun gelmediği yıllarda yaktıkları çıra ile mağaradan içeri doğru 80 metre kadar gittiklerini daha sonra çıranın havasızlık nedeniyle söndüğü için geri döndüklerini belirtiyorlar. Çevrede gezip, fotoğraf çekecek manzaralar küçük patika yollar bulunuyor. Özellikle elma ve kiraz mevsimi olan Haziran ayının yöreyi daha da güzelleştirdiği gözleniyor. Her tarafta görülen uzun boylu dolgun gövdeli ağaçlar tarihe "At Hilesi" olarak geçen tahta atın yapımında kullanılan ağaçlar olarak anılıyor.

Güzellik Yarışması
Şimdi tarihin derinliklerine uzanıyor ve ilk güzellik yarışmasına bakıyoruz.
Paris daha çocukken İda Dağına kaderiyle baş başa bırakılarak terk edilir. Dişi bir ayı tarafından emzirilen ve daha sonraları İda dağında çobanlık yapan Agelaos çocuğu bularak eve getirir. Çobanlık yapan Paris dağın tertemiz havasını teneffüs edip, soğuk sularını içerek gelişir. Paris İda dağındaki mutlu yaşamını sürdürürken Olimpos'da da bütün tanrılar şölen yapmaktadırlar. Kavga Tanrısı Eris üzerine "En Güzele" yazılı elmayı masanın ortasına atar. Zeus'un karısı Hera "En güzeliniz benim" diyerek altın elmayı almak ister. Afrodit itiraz ederek "Benden güzel kimse olamaz" derken, Akıl ve zeka tanrıçası Athena da işe karışır ve Zeus'tan hakemlik yapmasını ister. En güzeli seçmekte zorlananZeus ise seçimi İda Dağında çobanlık yapmakta olan Parisi'in yapacağını belirterek gönderir. Ağaç altında otururken üç güzelin yanına gelip niyetlerini açıklamasıyla önceleri şaşıran Paris, Hera'nın Asya Kralı olma, Athena'nın akıl ve başarı verme vaadine aldırmayarak, Afrodit'in kendini güzel seçtiği takdirde dünyanın en güzel kadınının kendisinin olacağını söylemesi üzerine Paris altın elmayı Afrodit'e uzatır. Böylece bütün tanrılar altın elmaya sahip olan Afrodit'i en güzel tanrıça kabul ederler. Bu şekilde efsaneye göre dünyanın ilk güzellik yarışması İda dağında yapılmış olur. Arkeolog İlhan Akşit'in "Batı Anadolu Uygarlığı" kitabında böyle dile getirdiği yarışma alanından ayrılıyor ve Çanakkale yolu üzerinden saparak kısa sürede ulaştığımız Truva antik kentine geliyoruz.

Truva antik kenti ören yeri
Truva Savaşının kazanılmasında büyük rol oynayan Tahta At'ın simgesel yapılmış dev bir maketi ören yeri girişinde yer alıyor.Turistler at önünde fotoğraf çektiriyor grup rehberlerinin verdiği bilgileri dinliyorlar. Çocuklar ve meraklılar atın gövdesine çıkan basamaklarla karın boşluğunda ki oturma gruplarında dinleniyor pencerelerinden aşağıya bakıp kameralara poz veriyorlar. At maketi yanında Truva'yı gösteren kent maketi ve panoda yer alan fotoğrafları izleyip 90 metre uzunlukta, 6 metre yükseklik, 5 metre eni olan IV Troya kent surları arasından geçerek ören yerini gezmeye başlıyorlar. Poligonal tarzda yapılmış olan surlardan dönünce dört köşe planlı bir kule kalıntısı görülüyor. Sur duvarlarının arasında kalan kapıdan geçip merdivenleri çıkarak sola dönünce ulaşılan noktada VII Truva evleri ile karşılaşılıyor. Basamaklarla inilen kuyu, Athena Mabet yeri, II. Truva'nın meşhur rampalı kapısı, dini alan, kurban kesme yeri, Hellenistik devirden kalma sunak yeri, Roma hamam kalıntısı, taş köprü, sunak yeri, at nalı biçimli tiyatro, mermer kitabeler, sütunlar, mimari parçalar gibi bir çok kalıntıyı gören turistler geziye başladıkları at maketi yanına gelerek buradaki çeşmede serinlemeyi de ihmal etmiyorlar.

Tahta At hilesi
Troyalılar ile Akhalar yeniden savaşa girdiler iki ordu harp nizamına girerek ovadaki yerlerini aldılar, insan, hayvan ve demir sesleri birbirine karıştı.
Umutsuzluk içinde geçen günlerin ardından Tanrıça Athena Odysseusa bir fikir öne sürdü. Bu fikir kocaman bir at yapımıydı. Bu atın içine askerler girecek sonra da savaşı bırakıyorlarmış gibi geri çekilecekler Troyalılara savaş hediyesi olarak atı bırakacaklar, onlar bu atı şehirlerine aldıkları zaman içine saklananlar inip şehrin kapılarını açacaklardı. Fikir kabul edildi ertesi gün şafakta İda dağının yolunu tuttular, tahta at için en uygun, en uzun çam ağaçlarını kesip getirdiler. Epeos adındaki usta dağ gibi kocaman, gemi gibi sağlam bir at yaptı. Atın yapımına ayaklardan başlayan usta karın içine saklanacak savaşçıların yerlerini yaparken hava almaları için atın ağzını da açık bıraktı. Savaşçılar atın içine girdi portatif merdiven toplandı, kapı içerden kapatıldı. Ve atın yanına Sinon isimli biri bağlandı. Diğer Akhalar çadırlarını toplayarak denize açıldılar. Bozcaada (Tenedos) arkasında beklemeye başladılar. Surlardan çıkan Troyalılar Akhaların karargah kurduğu boş alanı gezerken tahta at'a rastladılar ve yanına bağlı Sinon'u görünce sorguya çektiler, söylediklerine kanıp ve bu atı şehre almazlarsa uğursuzluk olacağına inanan Troyalılar kent surlarının bir kısmını yıkarak atı içeri aldılar ve savaşın bitişini bütün gece içerek şenliklerle kutladılar. İçkinin etkisiyle kendinden geçen Troyalı savaşçıların en zayıf zamanında atın karnından inen Akhalar, açık denizde bekleyenlere ateşle işaret verdiler, az sayıdaki nöbetçiyi etkisiz hale getirip, kapıları açtılar. Akhalar gecenin karanlığında gelmişler, yavaşça şehre girmişlerdi. Binlerce yıllık kutsal şehir çıra gibi yanmaya başlamış, evlerinden feryatla çıkanlar kılıçlarla öldürülüyordu... Troya'nın yıkılışı tarih kitaplarında böylesine sürüp giden bir vahşetin öyküsü olarak yer alıyor. Günümüzde ise konuyla ilgili çevrilen filmler ise gişe hasılatı kırıyor, Truva ören yeri meraklı turistlerin odak noktası oluyor.

Truva atının hayali şekli
Truva savaşlarının geçtiği dönemde heykel ve resim sanatının bilinmemesi ve Truva atı ile ilgili geçmişten günümüze gelen herhangi bir belge bulunamaması nedeniyle gerek Truva'da gerekse filmde kullanılan atın hayal gücü ile üretildiği belirtiliyor. Savaşlardan 500 yıl sonra oyma ve resim döneminde yapılan çanak, çömlekler ve surlar üzerindeki araştırmaların sonuçlarına, hayal gücünün ilavesiyle ortaya çıkarılan at için Kültür Bakanlığı bir proje hazırlamış. Yüksekliği 12,5 metre olan Truva surları baz alınarak inşa edilen atın, içine savaşçıların saklandığı sanılan gövde kısmı oda haline getirilerek bu odaya çıkmak üzere bacaklardan bir merdivenle karın bölgesine çıkış sağlanmış. Kaz dağlarından getirilen çam ağacı kerestesi kullanılan at maketi 1975 yılında ziyarete açılmış.
Dip Not: İç oda duvarları ziyaretçilerin anı yazıları ile dolu olan tahta atın, içinde yangına karşı sigara içilmesi de önemle yasaklanmış.!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Truva........
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Gezelim & Görelim-
Buraya geçin: